MENÜ ☰
Eksper Haber » GÜNDEM, Manşet, Toplum » Güçlü bir cumhurbaşkanı olacak ama şimdiki cumhurbaşkanının anlayışıyla değil
Güçlü bir cumhurbaşkanı olacak ama şimdiki cumhurbaşkanının anlayışıyla değil

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un
sorularını yanıtladı:
Davutoğlu’nun konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Kurumsal aklın, yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı bir sisteme geçmek istiyoruz
Anayasal olarak da olur. Çerçeveyi iyi koymak lazım. Çok zorlu bir yıllık süreç geçti. 2022 zor
bir yıldı. Altılı Masa’da 1 yılını tamamladı. 5 Ocak’taki toplantı öncesindeki genel atmosfere
bakıldığında iktidar yanlıların büyük bir kriz çıkacağı beklentisi vardı. 5 Ocak’ta bir kriz
çıkmaması; hatta kuvvetli bir bildiriyle iki metnin 30 Ocak’ta tanıtımı yapılacağı açıklamasında
iktidar kanadında paniğe sebebiyet verdi. Kastettiğimiz şey; geçiş süreci içinde toplumu bu
tek aklın, tek adamın yönettiği zihniyetten, yanlışlar manzumesinden alıp, kurumsal aklın,
katılımcılığın, dayanışmanın olduğu, yetki ve sorumluluk dengelerinin paylaşıldığı sisteme
geçmek istiyoruz. Bu sınavı doğru atlatırsak; geçiş sürecinde farklı gelenekleri temsil eden 6’lı
Masa’nın hep beraber çalışma ahlâkını geliştirmesi.
Güçlü bir cumhurbaşkanı olacak ama şimdiki cumhurbaşkanının anlayışıyla değil
Altılı Masa’da bu konuda herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Geçiş sürecinde ortak,
kurumsal hakkı, danışma, dayanışma, istişareyi harekete geçireceğiz. Bu metinle önemli bir
eşik aşıldı. Biz bu eşiğin aşılmış olmasının mutluluğu içindeyiz. Bu metni bugün sayın
Akşener’e verdim. 5 lidere kapalı zarf içinde gönderdim. Biz bunu mahremiyet içinde
yönettik. Ortak politikalar metni ile açıklayabilmek için 30 Ocak’ı tercih ettik. Elimizde çok
kuvvetli iki mutabakat var. Hep şunu söyledik; birlikte yöneteceğiz dedik. Bu bir ilkesel
pozisyon. Bu kadar tecrübeden sonra bizi anayasal zorluğa düşürecek metne imza atmayız.
Asla vesayet altında çalışacak bir cumhurbaşkanını işbaşına getirmeyiz. Güçlü cumhurbaşkanı
olacak; ama şimdiki cumhurbaşkanı anlayışıyla tek başına karar veremez. Biz yaklaşık birkaç
toplantıda şu temel sorunla ilgilendik; acaba genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olsun
mu diye uzun istişareler yaptık. Genel başkanlar, cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar.
Vesayet ilişkisi Bahçeli ve Erdoğan arasındadır, cumhurbaşkanını tek adam durumuna
düşürmeyeceğiz
İlkesel olarak hepimiz sürecin içinde olacağız. Bugün Bahçeli-Erdoğan ilişkisi vesayet
ilişkisidir. Bahçeli’nin hiçbir sorumluluğu yok ama Erdoğan’a her şeyi yaptırıyor. Bahçeli
dışarıda ama Erdoğan ‘Bahçeli ne düşünüyor’ diye sürekli onu ziyaret ediyor. Sinan Ateş olayı
mesela. 12 gün oldu 38 yaşında, 2 çocuk babası vatandaşımız sokak ortasında öldürüldü.
Cumhurbaşkanı çıkıp da ‘Biz bu işin takipçisi olacağız’ diyemiyor. Bekir Bozdağ’ın söylemesi
önemli değil. İtfaiye müdürü neden söyleyemiyor da Cumhurbaşkanı ‘yangını söndüreceğiz’
diyor. Biz sorumluluğu paylaşmak adına kabinede olacağız. Cumhurbaşkanı seçip, bütünüyle

onu kamuoyunun karşısına muhatap kılıp, kendimiz kenara çekilmeyeceğiz. Yetki sahibi
olunca sorumluluk sahibi de olunur. Cumhurbaşkanını tek adam durumuna düşürmeyeceğiz.
Biz masayı kurarken doğal adaylıklarımızdan feragat ettik
Bir de muhalefetten tek adam gitmesini gerektiğini söyleyenler de aslında Cumhurbaşkanının
kendi yardımcılarına danışmasını bile vesayet gibi görüyor. Erdoğan son seçimde yüzde 52,4
aldı. Ona oy verenlerden belli toplum kesimin bize oy vermesi için 6 siyasi parti çıkıp,
kampanya yapacak. Altılı Masa’dan her birimiz aday olsun, herhangi birisinin yüzde 50’yi
yakalaması mümkün mü? Sayın Akşener’e de kendi partisi görmek ister. Sayın Babacan’ı,
sayın Uysal’ı, sayın Karamollaoğlu da öyle. Biz masayı kurarken doğal adaylıklarımızdan
feragat ederek masaya geldik.
Biz eğer çıkıp kitlelerin önüne bizim cumhurbaşkanı adayımız bu şahıstır deyip oy
isteyeceksek, o kitlelerin bizim etkimizi görmesi lazım
Bizim aramızda bir mutabakat metni bu. Ben Başbakanlık yaptım. Eskiden Bakanlar
Kurulu’nda karar çıkması için bütün bakanların imza atması gerekiyordu. Bu Başbakan
üzerinde de vesayet anlamına mı geliyor? Türkiye’de dört partili hükümet de kuruldu. Her
konuda Başbakan’ı istişareye zorlayan bir şey. Aramızdaki mutabakat bu diyeceğiz, tabii ki
Cumhurbaşkanının imzasıyla çıkacak. Biz Cumhurbaşkanı yardımcısıyız, elimizin taşın altına
koymuşuz. Hepimiz bu meselenin içindeyiz. Bu sözlerimin iki ana hedefi var. Birincisi seçimi
kazanmak. Biz eğer çıkıp kitlelerin önüne bizim cumhurbaşkanı adayımız bu şahıstır deyip oy
isteyeceksek, o kitlelerin bizim etkimizi görmesi lazım. Kendilerini temsil ettiğini düşünen
toplumsal kesimlerin orada yetki sahibi olarak görmeleri seçim kazandırır.
30 Ocak’ta herkesin yüreğine su serpilecek
Bir yıldır biz çok önemli metinler ürettik. Her toplantı öncesinde bu masanın çökeceği
iddiasında bulundu sayın Cumhurbaşkanı. Oturduk, konuştuk ve uzlaştık. Ola ki vakit darlığı
dolayısıyla yeteri kadar izah edemediğim durumlar olmuştur. Net söyleyeyim; 30 Ocak’ta
bunu açıkladığımızda herkesin kalbine su serpilecek. 30 Ocak’ta yol haritasını gördüğünüzde
zihinlerden bu sorular gidecek. Benim bunu söylemem sebebim; yarın isim üzerine
konuşacağız. Ben oradaysam söz hakkım olacak. Aynı şeyi sayın Kılıçdaroğlu da demek
zorunda. Sayın Akşener’e, sayın Karamollaoğlu’na sorular gelecek. Bizim kitleleri ikna
etmemiz için ‘merak etmeyin, Türkiye’yi temsil edecek Cumhurbaşkanı seçeceğiz, biz onun
yanında yönetim sürecinde olacağız’ dememiz gerekiyor.

Cumhurbaşkanının arkasında duracağız, üstünde değil
Hükümet kurulduktan sonra sayın Cumhurbaşkanının güçlü hükümeti yönetebilmesi için
halkın hepimizin yanında olduğun görmesi, o Cumhurbaşkanını rahatlatır. Meclis’te
Cumhurbaşkanının arkasında 6 partinin de grubu Cumhurbaşkanının arkasında diye onu
desteklemekten daha büyük bir yetki Cumhurbaşkanına verilmez. Böylece o
Cumhurbaşkanının arkasında duracağız, üstünde durmayacağız. Önce Cumhurbaşkanı olacak
arkasında 6 tane ya da 5 tane Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. Halk bilecek ki, 5 ya da 6
genel başkan onun yanında. Yetkiyi ve sorumluluğu da paylaşıyor diye düşünecek.
Meclis’te 360’ın üzerine çıkmak için algoritmalar geliştireceğiz
Bizim açıklamamızı 5 Ocak’ta dikkatli okuyanlar fark etmiştir. Milletimiz müsterih olsun. O
masa hem iyi işleyecek hem de ülkeyi pürüzsüz yönetecek. Orada dedik ki, ‘Cumhurbaşkanlığı
adaylığı süreci ile milletvekili adaylıkları birlikte değerlendirilecek’. Biz topluca 360’ı çıkarmak
için en optimum seçim algoritmasını kuracağız. Şimdi bu ne demektir? Bütün gücümüzle
Meclis’te 360’ın üzerine çıkmak için algoritmalar geliştireceğiz. Kaç milletvekili varsa o kadar
bakanlık alacak. Diyelim ki A partisi büyük çoğunluğa sahip 7-8 bakanlığı olacak. 6’lı masada
olanların hepsi cumhurbaşkanı yardımcısı ve en az 1 bakanlık alacak. Aynı zamanda
sorumluluk üstleniyoruz. Risk alıyoruz. Kendi kitlemizi ikna edeceğiz. Eşitlik stratejik
kararlarda. Mesela önemli atamalar. Herkesin içine, toplumun içine sinecek şekilde. Seçim
günü akşamı Türkiye’de hiçbir kesimin ‘biz kaybettik’ anlayışına kapılmaması.
4 Ocak’ta Beştepe’de kimlerin ne konuştuğunu biliyorum
Cumhurbaşkanı adayından önce prensipleri belirledik. Cumhurbaşkanı çizginin dışına çıkarsa,
genel başkanlar şunu diyebilir ‘Bak biz anlaşmıştık’. Yeni bir Türkiye doğuyor. Bu sancıları
yaşayacağız. 4 Ocak günü Beştepe’de kimlerin ne konuştuğunu biliyorum; yarın bu masa
çökecek dendi. Çöktü mü, çökmedi. Makul 6 siyasi liderler oturdu. Aramızda tatlı sert
tartışmalar oluyor. Metni ortaya çıkardık. Kimsenin tek başına, bir kesimi temsil eden
olmasın. Bugün Erdoğan’ın atamaları niye rahatsız ediyor? Çünkü yakınlarını atıyor, kimseye
danışmıyor, liyakate bakmıyor. Merkez Bankası tecrübesi olmayan birisini Merkez Bankası
Başkanı atıyor. Alacağımız önümüze özgeçmişleri, tecrübesine bakarız. Bu makul insanların
ortak buluştuğu sistemin adı uzlaşıdır, demokrasidir. Bir vesayet asla olmayacaktır.

Meclis’te Cumhurbaşkanının bir çoğunluğu olacak. Tek başına hareket ederse o Meclis
çoğunluğunu kaybedeceğini bilecek
Cumhurbaşkanımız seçildiğinde, oturacak. Kendim vesayete karşı hayat boyu mücadele
ettim. Bütün makamları terk ettim. Bizim burada uzlaşıyla oluşturduğumuz bir metni kabul
eden Cumhurbaşkanı adayı birlikte yönetme konusunda irade beyan eden Cumhurbaşkanının
seçilirken de birlikte mücadele edeceğiz. Bu tabii ki ilkesel. Şu günkü Cumhurbaşkanı
Meclis’te mutlak çoğunluğa sahip olduğu için Meclis önemsiz gibi gözüküyor. Halbuki
Cumhurbaşkanının kararını döndürme hakkı var Meclis’in. Ortak aklı işleteceğiz. Kriz mi oldu,
oturup, konuşup, çözeceğiz. 2 hafta önce sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener’in görüşmesinde
kriz görüntüsü var deyip herkes yemeğin sonunu beklerken ikisini de tanıyan arkadaşları
olarak ‘Hiç merak etmeyin kriz çıkmayacak’ demiştim. Şu anda 6 siyasi lider makul şekilde
devam edecek. Hiç merak etmeyin, anayasal sorun çıkmayacak. Çok güçlü bir yol haritası
açıklanacak, ortak politikalar metni açıklanacak. İl il formül üreteceğiz. O Meclis’te
Cumhurbaşkanının bir çoğunluğu olacak. Tek başına hareket ederse o Meclis çoğunluğunu
kaybedeceğini bilecek.
Bir yıl içinde her toplantıda çöktü, çökecek denen masa nasıl ayakta kalmışsa, hükümeti
yönetirken de bu mantıkla çözeceğiz
Süreç başlayınca ‘6 benzemezden bir şey olmaz’ dendi. Bu el ele tutuşmuş insanların
nehirden karşıya geçmeye benzer. Biz şimdi nehrin yarısını geçtik. Bundan sonra aynı
teknedeyiz. 6’mız birden kazanacağız ya da 6’mız birden kaybedeceğiz. Geçiş sürecinde kim
genel mutabakata aykırı davranmışsa halkın önünde o krizin hesabını verir. Bunun
müeyyidesi sandıkta olur. Sayın Ecevit, sayın Sezer’le bir kriz yaşadı. Bedelini sandıkta ödedi.
Bizim hedefimiz 5 sene değil, çok daha erken süreçte güçlendirilmiş parlamenter sisteme
geçmek. Hedefimiz 400 milletvekilini almak. Parlamenter sisteme geçmişsek, bir Başbakan
çıkıp, yönetecek. Bu daimi sistem değil; adı üstünde geçiş dönemi. Bu tecrübeye sahip bir
Cumhurbaşkanı adayı bulacağız. Kendi hırsıyla, siyasi geleceğini düşünmeyen birisi olacak.
Bazen o bize hakemlik yapacak, bazen birbirimize hakemlik yapacağız. Bir yıl içinde her
toplantıda çöktü, çökecek denen masa nasıl ayakta kalmışsa, hükümeti yönetirken de bu
mantıkla çözeceğiz. Krizsiz olacak demek hayatı tanımamak demek. Ama krizi çözeriz.

Türkiye’ye rol biçen Beştepe’de vesayet rejimi var
Bir memur, hiçbir siyasal konumu olmamış bir memur, televizyon ekranına çıktı, bir genel
başkanı ve topluca hepimizi sivil darbe yapmakla suçladı. Esas anayasal suç budur. Ben de
baş danışmanlık yaptım, hiçbir dönemde genel başkanları suçlamadım. Sayın Erdoğan
üzerinde Bahçeli vesayeti var, Perinçek vesayeti var. Beştepe’de bir güruh var. Biri ekranlara
çıkıyor, ‘Bu devletin mimarisini ben dokudum, burada 1 kişilik hükümet var’ diyor ve devlete
rol biçiyor. Sayın Erdoğan çıksın, tartışalım. O vesayetin nasıl olduğunu ben anlatayım. Sayın
Erdoğan önce kendi vesayetten kurtulsun. Bugün AK Parti Genel Merkezi’nin üstünde
vesayet var. Hiçbir sorumluluk almayan, ‘devleti ben yönetiyorum’ deyince kimse
konuşmuyor. Sayın Binali Yıldırım bir şeyler diyebilir. İki tane genel başkan vekili var. Binali
Yıldırım konuşmuyor. Numan Kurtulmuş, genel başkan vekili olarak oturuyor, Mehmet Uçum
konuşuyor. Türkiye’ye rol biçen Beştepe’de vesayet rejimi var. Mehmet Uçum maaş alan bir
memurdur. Arkaik bir Marksist dogmayla yetişmiştir. Türkiye’ye rol biçen Beştepe’de vesayet
rejimi var. Mehmet Uçum burada dedi ki, ‘Bugün bakanlar müsteşar durumundadırlar’ dedi.
Sayın Soylu, sayın Bozdağ ne diyecek? Nureddin Nebati, Mevlüt Çavuşoğlu ne diyecek? Sonra
da bize vesayet dersi vermekten bahsediyorlar. Bugün Beştepe’ye çöreklenmiş, AK Parti’nin
değerleriyle alakası olmayan bir vesayet var.

Herkes müsterih olsun. Sayın Erdoğan’ın takvimine uymayacağız. O istediği zaman değil,
biz istediğimiz zaman adayımızı açıklayacağız
Merak doğal bir şey. Biz kendi takvimimizi uyguluyoruz. Herkes müsterih olsun. Sayın
Erdoğan’ın takvimine uymayacağız. O istediği zaman değil, biz istediğimiz zaman adayımızı
açıklayacağız. Onların oyun planına gelmeyeceğiz. Adayımızı açıkladığımızda ola ki bir kesim
memnun olmazsa, o kesimlere dönüp diyeceğiz ki ‘Bakın biz ekibiz, burada bir kişi yok’. 26
Ocak’ta sayın Akşener’in ev sahipliğinde toplanacağız. Bu metinler imzalanacak. Ortak
politikalar grubu tekrar toplanacak. 30 Ocak’ta biz bunları lansmanla paylaşacağız. Sonra bu
parametreler belli olduğu için iki süreci bir den işleteceğiz. Birinci süreç sayın
Cumhurbaşkanımızın adaylığı, onun ismi üzerinde istişareler başlatacağız. Şu ana kadar hiç
isim konuşmadık. Omuz omuza vereceğiz, sorumluluk bilinci içinde. İkinci süreç ise
milletvekilliği seçimlerinde takip edilecek yol ve yöntem. Bu iki süreçte elde ettiğimiz
neticeleri görüşeceğiz. Adım adım giderek olacak.

Herkes bir kişiyi merak ediyor, biz ise sistemi değiştirmeyi hedefliyoruz

Bir zihniyet devrimi yaşıyoruz. Herkes bir kişiyi merak ediyor, biz ise sistemi değiştirmeyi
hedefliyoruz. Hiçbir gece yok ki, uykum iki veya üç kere bölünmesin. Ağır bir sorumluluk var
üzerimizde. Tabiri caizse 04.00’de kalktım ve kıvrandım. Hiçbirimizin şahsi düşünme hakkımız
yok. Sistemi kurduğumuz için kimi çıkarırsak çıkaralım, kitleler şunu görecek ‘Bu
cumhurbaşkanı benim partimden değil ama arkasında benim genel başkanım var’ diyecek.
Benim anayasa hukukunda referansım Serap Yazıcı, Ergun Özbudun’dur. Anayasa’nın 101.
maddesinde yer almadığı için böyle tartışma var. Biz alanda bu iktidarı devireceğiz. Genel
başkanlar olarak birbirimizi rencide edecek sözler söylememeye özen gösterdik. Genel
başkanlar arasında hep siyasi nezaket olduk.
İlk turda ortak adayımızın kazanacağına dair güçlü inancım var
Biz bir ekibiz. Her parti genel başkan yardımcılarına saygı duyarım. Bazı şeyler sadece genel
başkanlar arasında konuşuluyor. Genel başkanlar bir ifadede bulunmadan, diğer mensupların
ifadeleri esas alınmaması lazım. Altı lider arasında 6 Nisan sonrasında seçime hayır demede
tam bir mutabakatımız var. İlk turda ortak adayımızın kazanacağına dair güçlü inancım var.
Bizim adayımız ilk turda kazanacak formülü üzerinde duruyoruz. Bunu sağlayacağımızı
düşünüyorum. Başka blokta yer alan, HDP açısından söylüyorum; bizim için 6 liderin bir
isimde mutabık kalması. Aday alana çıktıktan sonra her kesimden oy isteyecektir. HDP, AK
Parti, MHP, Vatan Partisi ve başka partilerden de oy isteyecektir. Herkesten oy alınması için
yapılacak söylemlere destek oluruz.
Farklı görüşlerimizi ileride her parti kendi zaviyesinden ele alabilir, hakkıdır
Her partinin görüşleri olur. Bizim de anayasa konusunda farklı çalışmalarımız var. Eğitim
konusunda farklı çalışma yapan partiyiz. Ana dilde çok açık şekilde, Türkiye’de bütün toplum
kesimlerinin temsil edildiği, cemevlerine hukuki statü, başörtüsü de bunun içinde. Bu masa
200 yıllık modernleşme tarihinin bütün fikirleri bünyesinde barındırıyor. Milliyetçi,
muhafazakâr, seküler, sol akımların olduğu bir masa burası. Farklı görüşleri bilerek oturduk
bu masaya. Farklı kanaatlerimiz olsa dahi parlamenter sisteme geçene kadar bunları
paranteze alıyoruz. İleride çıkabilecek konuları geleceğe bırakmak lazım. Şu anda hedefimiz
parlamenter sisteme geçmek. Farklı görüşlerimizi ileride her parti kendi zaviyesinden ele
alabilir, hakkıdır.

Şu anda öncelikli olan Altılı Masa’nın iç tutarlılığını korumak ve Türkiye’yi düze çıkarmak
Masada rezervi olan parti varsa, öncelikli olarak hepimizin Türkiye’ye kara kıştan bahara
çıkarmak. Baharda hangi çiçeğin olacağına o zaman karar veririz. Ortak, asgari
müştereklerimizle yol yürüyeceğiz. Gelecek Partisi olarak çok dikkatli dil kullanıyoruz. Şu
anda öncelikli olan Altılı Masa’nın iç tutarlılığını korumak ve Türkiye’yi düze çıkarmak. Şu
anda hepimizin mesajı, bu masanın Türkiye’de demokrasinin tekrar hayata kazanması için
öncelik sırasını çok iyi okumak lazım. Şu anda birinci mesele yoksulluk, bir nefes almak. Hepsi
bunu söylüyor, solcusu, sağcısı, alevisi, sünnisi.
Zaten sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin İstanbul seçimleri öncesi Kandil’den Osman Öcalan’ı
televizyona çıkarması, İmralı’dan mektup getirilmesi için de soruşturma açılacak
PKK’ya karşı en sert mücadeleyi vermiş birisiyim. Sayın Mithat Sancar’ı akademik hayattan
tanırım. Hep ifade ettim, Türkiye’de meşru siyasetin terörle arasında net çizgiyi çekmesi
lazım. Son açıklamalarda bazı ilerlemeler, daha açık tutumlar oldu. Mersin’de terör saldırısına
yapılan açıklamada birtakım mesafeler alındı, en azından kınama yapıldı. Ama kat edilmesi
gereken yol var. Zaten sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin İstanbul seçimleri öncesi Kandil’den
Osman Öcalan’ı televizyona çıkarması, İmralı’dan mektup getirilmesi için de soruşturma
açılacak. TRT Genel Müdürü bu talimatı kimden aldı? Kim izin verdi? Kim izin verdi? Terörle
ilgili ne düşünüyorsunuz diye muhalefete sorma hakları yok. Meşru siyaset çizgisine herkesin
gelmesi lazım. HDP’nin kendi adayını çıkarması bizi hiç ilgilendirmez.

📆 12 Ocak 2023 Perşembe 20:26   ·   💬 0 yorum   ·   Yazdır Yazdır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir